Yerli ve Milli silahların gündemde olduğu şu günlerde, rüzgar türbin üretimi alanında, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) yerli bir firma olan Northel Elektromekanik’e, rüzgar türbinlerinin standardını belirleyen TS EN 61400-1-22 belgesini verdi.
Ülkemizde yakın gelecekteki türbin pazarı büyüklüğü 50 Milyar Avronun üzerindedir. Şu ana kadar ülkemize kurulan türbinlerin tümü ithal olup 6200 MW kurulum yapılmış ve 7 Milyar Avro yurt dışına ödenmiştir. Bu yatırımların geri dönüş süreleri 8 – 10 yıldır.
Kısacası ülkemiz bu türbinleri tasarlamak ve üretmek zorundadır.
Pazar büyüklüğüne bakıldığında, mevcut ithalatçı firmaların yanı sıra, ülkemizde Northel gibi onlarca yerli firmaya ihtiyaç vardır.
Devlet bu teknolojiyi geliştirebileceğini düşünerek bir TUBİTAK – KAMAG projesi yapmış ancak projeyi henüz tamamlayamamıştır. Bu bir Ar-Ge projesidir, ilk fazı tamamlanmalı ve projenin olumlu olumsuz yönleri akademik olarak raporlanmalıdır.
Deneyim bu sektörde üretim yapacak olanların en önemli ihtiyacıdır.
Projenin diğer fazlarında da, işin tam merkezinde, projeyi hızla ticarileştirecek, tecrübeli bir özel sektör yapısı bulunmalıdır.
Kısaca süreçte yaşananlara bakacak olursak, bu çalışmalar başlamadan çok önce ilk küçük ölçekli türbinler 2004 yılında üretmiştir. 2005 Yılında 6446 ve 5346 sayılı yasa ile şebekeye bağlanarak kendi ihtiyacı için üretim yapma yasalaşmış, yenilenebilir enerjinin önü açılmaya çalışılmıştır. Ancak daha sonra yerli üretimin önü o denli tıkanmıştır ki o yıllarda 20’nin üzerinde yerli türbin üreticisi sektöre hizmet için faaliyete başlamışken, bugün yerli türbini ticari olarak tasarlayan ve üreten maalesef sadece Northel A.Ş. bulunmaktadır. Bunun başlıca sebebi rekabetin doğası gereği, sektörde etkin olmak isteyen ithal türbin üreticileri ülkedeki yerli girişimi risk görüp planlı olarak yönlendirmiş olmalarıdır.
Zira bu üreticiler, bugün ürettikleri güç seviyesindeki ürünlere gelene kadar ciddi tecrübe sahibidirler. Dolayısıyla kendi gelişme süreçlerinde bu teknolojinin genel mühendislik bilgisiyle değil uygulamaya dayalı teknik birikimle olacağını çok çok iyi bilmektedirler.
Bu nedenle, ülkemizde ciddi lobi faaliyetleriyle küçük ve orta ölçekli türbin üretimini engellemişlerdir. Böylece ülkede teknolojinin gelişmesinin önü kesilmiştir.
Bunu yapmaları da doğaldır, her ticari firma rakibini yok etmeye çalışır. Yabancı türbin üreticilerini bu konuda eleştirmeyiz. Hatta gelişmiş ürünlerle yenilenebilir enerji sektörünün oluşumuna altyapı oluşumuna katkı sunmuşlardır.
Ancak rekabeti yerli aleyhine tek taraflı olarak tamamen ortadan kaldıran mevzuat yaklaşımını kabul etmek mümkün değildir.
Ülke halkın kendi ihtiyacı için Güneş ve Rüzgar enerjisinin kullanımını desteklemek amacıyla çok özel destekler sunmaktadır. Bu alan bizde Lisansız uygulamalar adı altında tanımlanmıştır. Ancak önceleri verilen destekler ile küçük ölçekli uygulamalar yaygınlaşacak ve tabana yayılacakken mevzuat açıklarından yararlanan bazı uyanık para sahipleri, kendi adlarına 1 er MW’lık onlarca şirket kurup bağlantı görüşü alarak halkın bu yöndeki haklarını gasp etmişlerdir. Devlet te bunu önlemek adına destekleri geri çekmiş, lisansız sektörü adeta cezalandırmıştır.
Aslında bu arada kanuna ve haklara saygılı binlerce ufak ölçekli uygulamacı da haksız yere engellenmişlerdir. Bu durum küçükten başlayarak gelişebilecek onlarca firmayı da engellemiştir.
Bunun dışında, birçok ülkede küçük ve orta ölçekli yatırımcıya uzun vadeli finansman sağlanırken bizde yerli ürüne finansman yoktur. Türkiye’de sadece ithal ürüne finansman vardır.
Birçok ülkede yenilenebilir teknolojisi için uluslararası standartları almak isteyene destek verilirken Türkiye de bu belge 10 yıl sonunda Northel in çalışmaları üzerinden verilebilecektir.
En önemli hatalardan biri yerli ürün için verilemeyen standart belgesinin istenmesiyle başlamıştır.
2005 yılından sonra çıkartılan bir yönetmelik ile TS-EN 61400 belgesi olmayan türbinler şebekeye bağlanamaz denmiştir. Bu doğrudur da, tabii belgeyi alabilirseniz.
Northel 2007 yılında TSE ye bu belge için başvuru yapmış ilk yerli şirkettir. Ancak o tarihte TSE akredite değildir ve bu belgeyi veremiyoruz denmiştir.
Northel A.Ş. diğer yan faaliyetleri ve yaptığı ortaklıklar ile finansman sağlayarak bu milli görevi kararlılıkla sürdürmüştür. Bu arada ülkemizin akreditasyonu bulunan tek milli sertifikasyon kurumu Türk Loydu’ nun büyük desteği ile türbinlerin bir bölümünün şebekeye bağlanmaları mümkün olabilmiştir. Türk Loydu’ nun bu noktadaki desteği yerli sektör için tarihi bir anlam taşımaktadır.
Bunun yanı sıra, Northel, TSE ile görüşerek sorunları anlatmış ve bu konuda sağlamayı arzu ettiği katkı değerli TSE uzmanları tarafından da kabul görmüştür. Böylece 10 yıl gibi çok uzun bir zaman geçmiş olsa da yapılan ortak çalışmalar ile 2017 Ağustos ayında akreditasyon aşamaları tamamlanmıştır.
Özetle, yerlileşme adına bir değerlendirme yaparsak, yaşanılan bu zorluklar ile yerli bir ürünün geliştirilerek, yabancı türbinler ile rekabeti nasıl sağlanabilecektir?
Birçok firma bu sürece dayanamayıp kapanmıştır.
Açıklıkla ve samimiyetle yazmamızın nedeni, yaşanılanlar üzerinden gerçeklerin görülebilmesi alınacak kararlarda fayda sağlamasıdır.
Zira ülkemizdeki yerli üretim noktasında faaliyet gösterilen her sektörde bu benzer durumlar veya farklı versiyonları görülecektir.
Ülkemizin, teknik birikim ve tedarik zinciri olarak hiçbir eksiği yoktur. Şu an 1.5 MW türbinlerin Doğrudan Sürüşlü ( Direct Drive ) modelleri de projelendirilmiştir.
Bu aşamada önemli olan, mevzuat, yerli finansman, sertifikasyon yönüyle yerli üretimin önündeki engellerinde devlet tarafından kaldırılmasıdır.
Şu an Aselsan ile yürütülen güç elektroniği çalışmaları 4 MW a kadar çıkabilecek düzeydedir. Bunun yanı sıra 30 un üzerinde firma ile proje paydaşı olarak çalışılmaktadır.
Northel 15 yıllık türbin tasarım sürecindeki temel mantığı bu paydaşlara aktarıp daha büyük türbinleri de bu güçlere taşıyacak yapıyı hazırlamıştır.
Şunu da belirtmek isteriz ki türbinlerde 3 MW üzerinde uygulamalar genelde deniz üzerinde kurulu sistemlerdir. Ülkemizde uygulama alanı şimdilik çok sınırlıdır.
Bakanlık hedeflerinde de önümüzdeki 10 yıl 2.6 – 3.5 MW güçler hedeflemiştir.
Burada önemli olan çok yakın gelecekte binlercesi monte edilecek ve her biri 3.5 – 4 Milyon Euro olan türbinlerin, olabildiğince yerli ve milli olarak yapılmasıdır. Biz Northel olarak yerlileşme adına ciddi risk alarak tasarım ve üretime devam ediyoruz. Ayrıca, bizim 15 yıldır yaşadıklarımızı yaşamasınlar diye de, bu sektörde yerli üretim adına kim yatırım yaparsa deneyim ve teknik bilgi paylaşımına, iş birlikteliğine hazırız.
Devlet yerlileşmeyi hedefleyerek YEKA ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı ) adı altında sadece yerli üretilen ürünün monte edilerek uygulanacağı bir proje geliştirmiştir. Önceleri yerli teknoloji geliştirenlerde heyecan uyandıran bu alan sonraları ölçek ekonomisi oluşturmak adına yabancı yatırımı teşvik şekline dönüştürülmüştür.
Bugünkü haliyle YEKA ihalesine Northel gibi yerli teknoloji geliştiren bir firmanın, yanına büyük bir yatırımcı alarak girme olanağı yoktur. Zira ihaleye girilebilmesi için son iki yıl içinde yaklaşık 300 türbin kurmuş olmak ihale şartıdır. Bu nedenle yerli, milli projelere yeni YEKA’ların tanımlanması gerekmektedir.
Türkiye, enerji ithal eden bir ülkedir. Bu ithalat maalesef hem kaynak hem de teknoloji bazında gerçekleşmektedir. 2012-2014 yılları arasında enerji santrali yatırımları için verilen yatırım teşvikleri incelendiğinde, söz konusu santrallerde kullanılan makine/teçhizatın %71.04 ünün ithal edildiği görülmektedir. Bu veriler; sadece kaynak bazında değil, enerji yatırımlarında da teknoloji yönüyle dışa bağımlı olduğumuzun önemli bir göstergesidir.
Türkiye’de 2030 yılına kadar enerji sektöründe 225 ile 280 Milyar Dolarlık yatırım yapılması öngörülmektedir. Bu tutarın yaklaşık %60’ının makina ve ekipman yatırımı olacağı noktasından hareketle, yerli üretim gücü ile ülkemizde 135 ile 168 Milyar Dolar tutarında bir ekonominin oluşma potansiyeli bulunmaktadır.
YEKA Projesi ile amaçlanan, yerli üretim faaliyetlerinin ülkemizde oluşmasıdır.
Ancak, gerçekleşen YEKA ihalesinde iş yerli bir teknoloji geliştirmek değil ithal teknolojiyi getirip lisansla türbin üretimidir.
Tabii ki bu siyasi bir karardır ve ölçek ekonomisi açısından faydaları da vardır. Ancak bizim gibi milli teknoloji geliştirenlerin YEKA dan bekledikleri, öncelikle yerli özgün bir teknolojinin geliştirilmesine yönelik oluşturulacak faydadır.
Birileri gelsin yapsın biz de onların yanında öğrenelim modelleri bize gerçek bir fayda sağlamayacaktır. Bu coğrafyada kilit teknolojilerde başkalarına bağımlı kalarak ayakta kalmak da mümkün değildir.
Bu noktada,
Yerli rüzgar türbini nedir: Bir ürünün yerli olması demek sadece yerli imalat olanakları (yerli sanayi) ile üretilmesi anlamına gelmez. Bir ürünün yerli olması o ürünün öncelikle sistem mühendisliğinin, tasarımının ve yazılımının yerli olması demektir. Asıl know-how bu alanlardadır. Eğer yerli olmayı sadece yerli sanayi kullanmak olarak görürsek Türkiye bu işin taşeronluk kısmından öteye geçemeyecektir.
Yakın zaman içerisinde YEGM tarafından yayınlanmış olan YEKA ihalesinin temel hedefi rüzgar endüstrisinin imalat alt yapısının oluşması ve gelişmesi ile birlikte ARGE çalışmaları sonucunda bilginin ülke içinde paylaşılmasıdır.
ARGE çalışmaları sonucunda oluşacak bilginin, ülkemizde yerli türbin markalarının oluşmasına katkı sağlaması için bu ARGE çalışmalarının yazılım, tasarım ve sistem mühendisliği konularında yapılması gerekmektedir.
Bu noktada ihaleye giren yabancı firma kendi teknolojisini ne ölçüde ülkeye açacaktır?
Rüzgar türbini teknolojilerinde ARGE konusu çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Rüzgar türbinleri, mekanik, elektrik ve elektronik alanlarında uzmanlık gerektiren bir ürün olup binlerce parçadan oluşur. Dolayısı ile yapılacak ARGE çalışmalarının da doğru adreslenmesi gerekmektedir.
Yapılmış olan YEKA ihalesinin şartlarından biri son iki yıl içerisinde 1000 MW kurulu güce sahip olmaktır. Türkiye’de henüz bu seviyeye gelmiş hiç bir üretici yoktur.
Türbin teknolojileri bütün global ölçekli firmalarda olduğu gibi bir gelişim ve olgunlaşma sürecine tabidir. Bu süreç sonunda firmaların ürettikleri türbin güçleri daha kısa süreler içerisinde artış göstermiştir. (NREL-USA) türbin teknolojilerinin gelişimini güç bazında incelemiştir. 500 kW güce kadar yapılan çalışmalar 15 yıllık bir süreyi alırken MW ve üstü güçlere çok daha kısa sürelerde (2 yıl) ulaşılmıştır.
Dolayısı ile YEKA, yerli markaların ülkemizdeki faaliyetlerini büyütmekten ziyade yabancı markaların ülkemizdeki imalat faaliyetlerini arttırmayı hedeflemiştir.
Bu nedenle milli teknoloji geliştiren hiçbir yerli firma bu ihaleye dahil olamamıştır.
Özetle, ülkemizin bilgi ve tecrübe eksiği yoktur, yerli milli yapılamaz bir algı oyunudur, öncelikle bunun tam anlaşılması, sertifika sorununu çözümlenmesi, mevzuatın uygulama kolaylıkları yönüyle düzenlenmesi, yerli üretim desteklerinin lisansız uygulamalarda geri vermesi ve hem lisanslı, hem de lisansız yatırımcının da yerli finansmanla önü açılarak öz güven tazelemesi gerekmektedir.
Saygılarımla,
A.Cem YALÇIN